Ana Hatlarıyla Miras Hakkı
- Özge Altıntaş
- 7 Eyl
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Eki
Günümüzde, kendilerine miras kalan kişilerin en çok merak ettiği konulardan biri de miras hakkı ve bu hakkın kullanımına ilişkin süreçler olmaktadır. Peki nedir miras hakkı?
En basit anlatımla miras, miras bırakanın ölümünün ardından kanuni çerçevede hakkı olan kişilere (yasal mirasçılara) ve varsa miras bırakanın kendisinin belirlemiş olduğu kişilere (atanmış mirasçılara) murisin hak ve borçlarının devrolmasıdır. Bu devrolan mallar bütününe hukukumuzda tereke denilmektedir. Terekenin içine de alacaklar, gayrimenkuller, menkul mallar ve miras bırakanın tüm hakları girdiği gibi miras bırakana ait borçlar da girmektedir. Dolayısıyla mirasçılar, miras bırakanın yalnızca mallarına sahip olmamakta; borçlarından da sorumlu olmaktadır.
Peki ya miras bırakanın borçları, hakları ve mallarından fazla ise, vatandaşlar bu durumda ne yapmalıdır? Bu gibi durumlarda vatandaşların mirası reddetme hakları bulunmaktadır. Halk arasında “reddi miras” olarak da bilinen bu hak, mirasçının mirası kabul etmeme hakkını kullanarak miras bırakanın borçlarından ve yükümlülüklerinden kaçınma amacıyla gerçekleştirdiği hukuki bir işlemdir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken belli başlı hususlar bulunmaktadır. Bunlardan ilki, mirasın reddinin miras bırakanın ölümünden sonra yapılabileceği olup, miras bırakanın ölümünden önce yapılan mirasın reddi geçerli olmayacaktır. Bir ikincisi ise, mirasın reddinin süresi içinde yapılması gerektiği olup, mirasın reddi, miras bırakanın ölümünden itibaren 3 ay içinde yapılmadığı takdirde geçerli olmayacaktır. Bir diğeri ise, mirasın reddinin mahkemeye yönelik olarak, sözlü veya yazılı şekilde, kayıtsız ve şartsız bir biçimde yapılması gerektiğidir. Sonuncusu ve aslında uygulamada en dikkat çok edilmesi gereken ise, mirası reddeden kişinin mirasçısı var ise, mirasın bu mirasçıya geçeceğinin gözden kaçırılmaması gerektiğidir. Öyle ki, mirası reddeden kişinin mirasçısının olması halinde, miras doğrudan o kişiye geçecek olup, örneğin mirası reddetmekteki amaç, borçlardan kurtulmak ise, mirası reddeden mirasçının, mirasçısının da mirası reddetmesi uygun olacaktır. Bir örnekle açıklayacak olursak, babanızdan kalan borçlar dolayısıyla mirası reddetme kararı aldınız ve gerekli prosedürleri yerine getirdiniz. Ancak sizin de bir çocuğunuz var. Bu halde miras hakkı, siz reddettiğiniz için sizi atlayarak sizin çocuğunuza geçecektir. Dolayısıyla zarara uğramamak adına, çocuğunuzun da aynı şekilde mirası reddetmesi faydalı olacaktır.
Peki mirasçıların miras payları nelerdir? Miras payları tabiri caizse, mirasçıların miras bırakana yakınlığına göre kanuni çerçevede belirlenmiştir. Buna göre, miras bırakanın eşi de miras bırakandan önce öldüyse miras, çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılmaktadır. Buna karşılık miras bırakanın eşi sağ ise, sağ kalan eş, çocuklarla birlikte mirasa ortak olduğunda, miras payı ¼ olmakta; çocukların her birinin miras payı ise, kalan kısmın eşit olarak paylaştırılması sonucu oluşmaktadır. Buna karşılık miras bırakanın çocuğu yoksa, sağ kalan eş, miras bırakanın annesi ve babasıyla birlikte mirasa ortak olmakta; bu halde sağ kalan eşin miras hakkı ½ olmaktadır. Bu durumda kalan kısım miras bırakanın annesine ve babasına eşit olarak dağıtılmaktadır. Miras bırakanın çocuklarından birinin kendisinden önce öldüğü hallerde ise, kardeşlere eşit olarak paylaştırılan kısımdan, ölen kardeşe düşen pay, o kişinin çocukları arasında eşit olarak paylaştırılmaktadır. Ancak böyle bir halde dikkat edilmesi gereken husus, miras bırakandan önce ölen kişinin, üstsoydan gelen mirasına o kişinin eşinin ortak olamamasıdır. Evlatlık olan kişilerin miras hakkına değinecek olursak da, biyolojik çocuktan hiçbir farkı bulunmamakta olup, evlatlık kişiler de tıpkı biyolojik çocuklar gibi mirasa hak kazanmaktadırlar.
Öyleyse mirasçılar, yukarıda açıklamış olduğumuz miras payları oranında terekeye ortak olmakta ve bu kişiler hep birlikte miras ortaklığını oluşturmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, miras ortaklığının elbirliği mülkiyeti olduğudur. Peki bu ne demektir? Elbirliği mülkiyeti, tüm mallar üzerinde tüm mirasçıların hakkının olduğu durumu ifade etmekte olup, miras malları üzerinde herhangi bir tasarruf işleminde bulunabilmek için tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi gerektiğini öngörür. Daha açık bir ifadeyle, miras ortaklığında, ayrıştırılmış bir paydan söz etmek mümkün olmayıp, mirasçıların miras hakları, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Dolayısıyla miras ortaklığında, mirasçılar arasında hukuken paydaşlık değil; ortaklık ilişkisi bulunmaktadır.
Peki bu ortaklık giderilebilir mi? Miras ortaklığının çeşitli şekillerde giderilmesi mümkündür. Bunlardan ilki, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesinin talep edildiği hallerde, diğer mirasçıların geçerli bir itirazı bulunmadığı takdirde, miras ortaklığı ilgili tapu müdürlüklerince veya mahkeme aracılığıyla paylı mülkiyete dönüştürülmektedir. Böyle bir halde de mirasçılar, kendi payları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilmektedirler.
Ancak bazı durumlarda mirasçılar için miras malının paylı mülkiyete çevrilmesi, o mal üzerinde tasarruf etmeleri için yeterli olmamaktadır. Örneğin miras kalan bir evden yola çıkacak olursak, 3 kardeşin 1/3 hakkı olacak şekilde, miras ortaklığının paylı mülkiyete çevrildiği hallerde, kendi payını satmak isteyen mirasçı için bu tasarruf mümkün olmamaktadır. Zira hiç kimse bir evin yalnızca üçte birini almak istemeyecektir. İşte bu gibi durumlarda, vatandaşlar, diğer mirasçılar miras paylarını satmak istemeseler dahi, ortaklığın giderilmesini mahkemeden isteyebilecektir. Böyle bir halde de mahkeme, ilgili miras malının satışına karar verebilecek ve o miras malı açık arttırma usulüyle satışa çıkacaktır.
Ayrıca mirasçılar pek tabii, miras mallarını kendi aralarında anlaşma yoluyla şifahen paylaşabilecekler veya miras taksim sözleşmesi yapmak suretiyle de paylaşabileceklerdir. Ancak burada önemli olan, mirasın, taksim sözleşmesi yoluyla paylaştırılacağı hallerde sözleşmenin mutlaka miras bırakanın ölümünden sonra, yazılı biçimde ve tüm mirasçıların imzasını içerir şekilde yapılması gerektiğidir.
Tüm bu mirasa, miras hakkına ve mirasa ilişkin süreçlerle ilgili açıklamalarımız doğrultusunda herhangi bir işlem yapmadan önce, mutlaka noterden veya sulh hukuk mahkemesinden miras hakkınızın bulunduğunu gösterir veraset ilamı alınması önemlidir. Zira yapacağınız herhangi bir işlemde öncelikli olarak sizden istenecek belge, veraset ilamı olacaktır.
Yorumlar