Bir Toplumun Medeniyet Ölçüsü: Hayvan Haklarına Saygı
- Özge Altıntaş
- 6 Kas
- 2 dakikada okunur
Hayvanlar, doğanın ve ekolojik dengenin ayrılmaz bir parçası olmanın yanı sıra, insan yaşamının da varoluştan bu yana önemli bir parçasıdır. İnsanoğlunun ilk dönemlerinde hayvanlar; beslenme, giyinme ve alet yapımı gibi temel ihtiyaçlar amacıyla avlanılırken, günümüz modern toplumlarında, özellikle evcilleştirilmiş türler, insanların yol arkadaşı haline gelmiştir. Bu değişimle birlikte, hayvan hakları da sosyal sorumluluk konuları arasında yerini almış; hayvanların korunması ve yaşam haklarına saygı gösterilmesi, modern hukuk düzenlerinin vazgeçilmez ilkelerinden biri olmuştur. Nitekim Türk hukukunda da hayvan hakları, yasal düzenlemeler içinde kendine yer bulmuştur. Ancak bu düzenlemeler yeterli midir? Türk hukukunda hayvanların yaşam hakkı gerçekten güvence altına alınmakta mıdır? Mevcut düzenlemeler, hayvanları etkin bir biçimde koruyabilmekte midir?
Hayvan haklarının korunmasına yönelik olarak Türk hukukunda, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve ilgili yönetmelikler yer almaktadır. Bu düzenlemeler arasında kuşkusuz en önemlisi 5199 sayılı Kanun olmakla birlikte, hayvanların gerçek anlamda korunabilmesi için caydırıcı cezalara yer verilmesi gereken temel kanun Türk Ceza Kanunu’dur.
Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların bakımı, korunması, refahının sağlanması ve özellikle yaşam haklarının güvence altına alınması açısından yürürlükteki en temel yasadır. Bu yasa ile, hayvanların öldürülmesi, kötü muameleye maruz bırakılması, eziyet edilmesi ve hayvan dövüşlerinin düzenlenmesi yasaklanmıştır. Ancak bu yasaklara uymayan kişilere uygulanacak yaptırımlar, kanunun ilk halinde yeterince açık bir biçimde düzenlenmemiştir. Buna karşılık 2021 yılında yapılan değişikliklerle birlikte önemli bir adım atılmış; hayvanlara yönelik kötü muamele, eziyet, öldürme ve dövüştürme eylemleri suç olarak kabul edilmiştir. Buna göre, hayvanlara eziyet ve kötü muamele suçu için 6 aydan 3 yıla kadar, hayvanların öldürülmesi suçu için 6 aydan 4 yıla kadar, hayvanların dövüştürülmesi suçu için ise 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
Ancak, her ne kadar bu düzenlemelerle birlikte, bir ilerleme katedilerek hayvanlar “eşya” statüsünden çıkarılmış ve “canlı” olarak kabul edilmiş olsa da, cezaların alt sınırlarının oldukça düşük olması, uygulamada caydırıcılığı zayıflatmaktadır. Zira hukukumuzda iki yıl veya daha az süreli hapis cezalarının ertelenebilmesi veya adli para cezasına çevrilebilmesi mümkün olduğundan, özellikle alt sınıra yakın cezaların verildiği durumlarda, hayvanlara yönelik şiddet fiilleri, fiilen cezasızlıkla sonuçlanabilmektedir.
Ayrıca uygulamada hala bazı yargı mercilerinin bu suçları “önemsiz” veya “hafif” fiiller olarak değerlendirdiği görülmektedir. Bu bakış açısı, kanun koyucunun iradesiyle çelişmekte ve hayvanların hukuki statüsünün “canlı” olarak kabul edilmesinin pratiğe tam olarak yansımadığını göstermektedir. Kaldı ki, hukuki düzenlemelerin etkin olabilmesi yalnızca kanun koyucunun iradesiyle değil, toplumun bu düzenlemelere uygun bir bilinç düzeyine ulaşmasıyla mümkündür. Ne yazık ki ülkemizde, hayvanlara yönelik kötü muameleye tanık olan bireylerin önemli bir kısmı, bu eylemleri bildirme veya şikayet etme konusunda hala çekimser davranmaktadır.
Dolayısıyla hukuki düzenlemelerdeki ilerlemeye rağmen uygulamadaki sorunlar, hayvan haklarının korunmasında mevcut yasal değişikliklerin yeterli olmadığını göstermektedir. Yasa koyucunun son dönemdeki iradesi hayvanların yaşam hakkını güvence altına almayı amaçlasa da, bu düzenlemelerin gerçek anlamda bir koruma sağlayabilmesi, toplumsal bilinç ve vicdani duyarlılıkla desteklenmediği sürece mümkün değildir. Zira hayvan haklarının korunması yalnızca bir hukuk meselesi değil; aynı zamanda bir ahlak, vicdan ve medeniyet göstergesidir. Nitekim hayvanlara yönelik şiddete karşı gösterilen tepki, toplumun vicdani olgunluğunu; bu konuda hukuk düzeninin sağladığı koruma ise medeniyet seviyesini yansıtır. Unutulmamalıdır ki, bir toplumun gerçek medeniyeti, sessiz canlıların haklarına, yaşamına ve varoluşuna gösterdiği saygıyla ölçülür.
Yorumlar