Araç Değer Kaybı Kavramı, Şartları ve Talep Süreçleri
- Özge Altıntaş
- 24 Eyl
- 3 dakikada okunur
Trafik kazalarının günden güne arttığı bilinen bir gerçektir. Bu kazalar sonucunda da araçlarda, hasar oluşmasının yanı sıra, kazalı araçların ikinci el piyasa değerlerinde de düşüş yaşanmaktadır. Her ne kadar bu araçlarda meydana gelen hasarların, zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında onarımı gerçekleştirilse de “kazalı” kaydı taşıyan araçlar, piyasada daha düşük bedellerle alıcı bulmaktadır. Peki ya bu noktada oluşan zarar nasıl karşılanacaktır? Kazaya karışan araçların, kazadan önceki piyasa değeri ile kazadan sonra değişen ve onarılan parçaları sonucunda oluşan piyasa değeri arasındaki maddi zarar nasıl giderilecektir?
Öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki, araç değer kaybı, bir trafik kazası neticesinde, araçların tamir edilmesi sonucu, ikinci el piyasasında meydana gelen değer düşüklüğünü ifade etmekte olup, bu noktada uğranılan zararın tazmin edilebilmesi için belli başlı şartların varlığı aranmaktadır. Peki nedir bu şartlar?
1- Kaza tarihinin üzerinden en fazla 2 yıl geçmiş olmalıdır. Zira 2 yıllık süre hukukumuzda hak düşürücü bir süre olarak belirlenmiş olup, kaza tarihinden itibaren örneğin 5 yıl geçtiği durumlarda değer kaybı talebinde bulunulamamaktadır.
2- Araçtaki hasar daha önce hasara uğramamış bir kısımda olmalıdır. Aracın örneğin daha önce bagaj kısmından hasar aldığı bir durumda, bir sonraki kazada, yeniden bagajdan hasar alırsa, önceki hasara ilişkin değer kaybı talebinde bulunulmamış olsa dahi, ikinci kazaya yönelik değer kaybı talebinde bulunulması mümkün olmamaktadır.
3- Araç, ağır hasar kaydına sahip olmamalıdır. Ağır hasar kaydına sahip olan araçlar, zaten piyasada rayicin oldukça altında satıldığından, bu tür araçlara ilişkin değer kaybı talebinde bulunulamamaktadır.
4- Aracın hasarı, basit onarım işlemleri ile giderilmeyecek durumda olmalıdır. Aracın tabiri caizse kayda değer bir hasar alması gerekmekte; örneğin uygulamada pasta-cila olarak nitelendirilen işlemlerle hasarın giderildiği durumlarda veya mini onarım, far, silecek, jant ve cam gibi parçalar için değer kaybı talebinde bulunmak mümkün olmamaktadır.
5- Değer kaybı talep edecek taraf, kazada %100 kusurlu olmamalıdır. Hukukumuzda değer kaybı talepleri, kusursuz olunan miktarda istenilebilmektedir. Daha açık bir ifadeyle, örneğin %25 sizin kusurlu, %75 karşı tarafın kusurlu olduğu bir trafik kazasında, değer kaybına ilişkin olarak oluşan zararınızın %75’ini talep edebilmeniz mümkün olmaktadır. Bu nedenle %100 kusurlu olunan durumlarda değer kaybı talepleri dinlenmeyecektir.
Her ne kadar bazı eski kaynaklarda, aracın 165.000 km’den düşük olması şartı yer almakta ise de bu şart, 2021 yılı itibariyle kaldırılmıştır. Dolayısıyla günümüz itibariyle, aracın kilometresine bakılmaksızın değer kaybı talebinde bulunabilmek mümkün olmaktadır.
O halde, araçları kazaya karışan kişiler, yukarıda bahsetmiş olduğumuz şartların sağlandığı hallerde, karşı tarafın zorunlu mali mesuliyet sigortasına, ruhsat sahibine ve sürücüsüne değer kaybı talebini yöneltebilmektedir. Ancak burada önemli olan husus, değer kayıplarının ZMMS Poliçelerinde teminat altına alındığı olup, öncelikle talebin sigortaya yöneltilmesi gerektiğidir. Bu açıdan, aracı bir trafik kazası sonucunda değer kaybeden vatandaşların, öncelikli olarak karşı tarafın sigortasına yazılı olarak başvurması önem arz etmektedir. Böyle bir halde de, başvurunun sigorta şirketine ulaştığı tarihten itibaren 15 gün içinde sigorta şirketinin olumlu veya olumsuz bir biçimde başvuru sahibine dönüş sağlaması gerekmekte; bu süre içinde dönüş sağlamayan sigorta şirketlerinin talebi reddettiği kabul edilmektedir.
Peki böyle bir başvuru neticesinde, sigorta şirketinin gerekli ödemeyi yaptığı durumlarda ortada herhangi bir sorun kalmaz iken; sigorta şirketinin talep edilen miktarı karşılamadığı veya kısmen karşıladığı hallerde ne yapılmalıdır? İşte bu gibi hallerde, mahkeme aracılığıyla zararın tazmin talep edebileceği gibi Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurarak da zararın tazmini talep edilebilmektedir. Ancak burada belirtmekte fayda bulunan husus, mahkeme aracılığıyla zararın tazmini istenilen durumlarda, yargının iş yükünün ağırlığı sebebiyle, yargılama süreçleri daha uzun olabilecek ve böylece alacağa kavuşulması diğer yönteme göre daha uzun sürebilecektir. Oysa, 2007 yılı itibariyle sigorta uyuşmazlıklarının çözümü için kurulmuş olan Sigorta Tahkim Komisyonu, başvurunun kuruma ulaşmasından itibaren en geç 4 ay içinde konuya ilişkin kararını vermekle yükümlüdür. Dolayısıyla günümüzde, değer kaybına ilişkin taleplerin Sigorta Tahkim Komisyonu’nda çözüme ulaştırılması, vatandaşların zararlarının en hızlı biçimde giderilmesi açısından daha avantajlıdır.
Ancak burada unutulmaması gereken husus, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvururken yalnızca sigorta şirketinden ilgili bedelin talep edilmiş olacağıdır. Peki bu ne demektir? Sigorta Tahkim Komisyonu, yalnızca sigorta şirketleri ile kişiler arasındaki uyuşmazlıkları incelemektedir. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz şekilde, kazaya karışan aracın ruhsat sahibine ve sürücüsüne de bir talep yöneltmek istenilen hallerde, bunun genel hükümlere göre mahkemelerde ileri sürülmesi gerekmektedir. Ancak mahkeme aracılığıyla zararın giderilmesinin talep edildiği hallerde de, dava açmadan önce mutlaka sigorta şirketine yazılı bir biçimde başvurulması gerekmektedir. Zira değer kaybına yönelik taleplere ilişkin süreçlerde ilk adım sigortaya başvuru olup, bu husus hukukumuzda dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Ayrıca aracın değer kaybının tespiti açısından, henüz yolun başındayken, sigorta şirketine başvuruda bulunmadan önce, aracın değer kaybına ilişkin bir eksper raporu almak ve bu rapor ile sigorta şirketine başvurmak faydalı olacaktır. Zira sigorta şirketine bir eksper raporuyla başvurmuş olmak, sigorta şirketleri açısından da bir yol haritası çizecektir. Yani, aracın değer kaybına ilişkin eksper raporunun, kaza sonrasında, araç onarımdan çıkar çıkmaz alınması oldukça önemlidir. Nitekim eksper raporu olmaksızın sigortaya başvurulan hallerde, sigorta şirketinin neye istinaden ödeme yapacağı konusunda sıkıntı yaşadığına, uygulamada sıklıkla şahit olmaktayız. Bu itibarla sigorta şirketine başvuruda bulunurken bir eksper raporu ile başvurmanın daha yararlı olacağı göz ardı edilmemeli; böyle bir halde sürecin hızlanacağı da unutulmamalıdır.
Yorumlar